Otizm ya da Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), sosyal etkileşim, iletişim eksiklikleri, …
Devamını Oku"Otizm" tanısı ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında “Erken Bebeklik Otizmi” ola…
Devamını OkuOtizmi olan bireylerin çoğu fiziksel açıdan normal görünürler. Otizme kesin tanı koym…
Devamını OkuBir çocuğa otizm tanısı koyulduktan hemen sonra eğitim programının planlanması adımın…
Devamını OkuKronik her rahatsızlıkta olduğu gibi otizmde de alternatif tedavi yöntemleri vardır. …
Devamını OkuTanılar arası karmaşaya yol açan otizm spektrumundaki bir diğer tanı da Başka Türlü A…
Devamını OkuZihin kuramı, 1970'lerde filozoflar ve psikologlar tarafından geliştirilmiştir ve çoc…
Devamını OkuOtizm çeşitli alanlarda zorluklar ve anormallikler ile karakterize olan nörogelişimsel bir bozukluktur. Kişinin bilişsel ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir zihin durumu olan otizm farklı şiddet derecelerinde ve farklı formlarda karşımıza çıkmaktadır.
Otizm yaşam boyu süren gelişimsel bir bozukluk olup; bireyin çevreyle ve özellikle diğer insanlarla etkileşimini olumsuz yönde etkiler. Otizmli çocuklar ve erişkinler başkalarıyla yeterli (anlamlı tarzda) ilişki kuramazlar.
Sosyal etkileşim, sosyal iletişim ve hayal gücü alanlarında sorun yaşayan otizmi olan bireylerin çeşitli zeka düzeylerinde olduğu görülmektedir. Otizm tanılı bireylerin yaklaşık -15’i normal ve normal üstü zeka düzeyinde; %25-35’i sınır zeka ve hafif mental retardasyon grubundadır; geriye kalanların zekaları ise orta ve ağır derecededir.
Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluktur ve her 150 çocuktan birini etkilediği kabul edilmektedir. Ayrıca, otizmin erkeklerdeki yaygınlığı, kızlardan üç-dört kat fazladır.
Otizmi olan bireylerin çoğu fiziksel açıdan normal görünürler. Otizme kesin tanı koymakta kullanılabilecek testler henüz geliştirilmediği gibi, otistik bozuklukların alt grupları arasındaki farkları ortaya koyabilecek testler de yoktur. Kan testleri, röntgenler, beyin taramaları, elektroensefalogramlar ve başka fiziki muayeneler otistik spektrum bozukluğunun varlığını kanıtlamak yada çürütmek için yeterli bilgiyi vermezler. Otizme nelerin yol açtığı ile ilgili olarak günümüzde yeterli bilgi yoktur.
Tanı yaşamın erken dönemlerinden itibaren var olan davranış modellerine dayanarak konur.
Otizmde en yaygın kullanılan tanısal ölçütler, DSM IV(Amerikan Psikiyatri Birliği), ICD (Uluslararası Hastalık Sınıflandırılması) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından kabul edilmiş ölçütler olup uzmanlar tarafından otizmle ilgili yapılan araştırmalarda bu ölçütler kabul görmektedirler.
En az ikisi (1)’inci maddeden ve birer tanesi (2) ve (3)’üncü maddelerden olmak üzere (1), (2) ve (3). maddelerden toplam altı (ya da daha fazla) maddenin bulunması:
Aşağıdakilerden En Az İkisinin Varlığı İle Kendini Gösteren Toplumsal Etkileşimde Nitel Bozulma:
Aşağıdakilerden En Az Birinin Varlığı İle Kendini Gösteren İletişimde Nitel Bozulma:
Aşağıdakilerden En Az Birinin Varlığı İle Kendini Gösteren Davranış, İlgi Ve Etkinliklerde Sınırlı, Basmakalıp Ve Yineleyici Örüntülerin Olması:
Ülkemizde otizm tanısı koyabilecek uzmanlar çocuk ruh hastalıkları uzmanları ve çocuk nörologlarıdır. Tanı, uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişim testleri yapılması ve anne-babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular sorulmasıyla konur.
Erken yaşta tanı konması, bir an önce eğitimin başlaması açısından önemlidir.
Bir çocuğa otizm tanısı koyulduktan hemen sonra eğitim programının planlanması adımına geçilmelidir. Otizmin tedavisi sürekli ve yoğun eğitimdir.
Otizmi olan bir çocuk özel eğitim almaya ne kadar erken başlarsa, o kadar hızlı ilerleyebilir. Otizmli çocuklara haftada en az 15 saat, tercihen 35-40 saat süreyle ve otizmli çocuklar için özel olarak hazırlanmış eğitim programlarıyla özel eğitim verilmesi gerekir.
Bunun yanı sıra otizmli çocukların aşırı hareketlilik, öfke nöbetleri ve takıntılar gibi davranış sorunlarını azaltmada ve dikkatlerini artırmada çeşitli psikiyatrik ilaçlardan yararlanılır.